Merhaba Arkadaşlar,
Bir ayı daha devirdik. Biraz kısa bir ay oldu tabi ama maaş gününün daha kısa sürede geldiğini düşünecek olursak hiç üzüldüğümü söyleyemeyeceğim.
Hatırlayacağınız üzere geçtiğimiz Ocak ayı itibariyle, bir ay içeririsinde gerçekleştirdiğim internet gezinimlerimi sizlere bir bülten yazısı halinde yayınlamaya başlamıştım. Hız kesmeden devam ediyoruz.
Bu ayda beğeneceğinizi düşündüğüm, sizi sıkıntılı anlarınızda rahatlacağına, zaman zaman eğlendirip mutlu edeceğine inandığım bir bülten daha hazırladım. İşte başlıyoruz.
Aslına bakarsanız Ocak ayının 29ncu gününün benim için özel bir anlamı vardır...
Rahmetli babam(Hayati Şenyurt) bu tarihte vefat etmişti. 1999 yılında. Babam çok uzun yıllar boyunca Almanya’ da işçi olarak çalışmış ve varını yoğunu sadece ve sadece ablama ve bana iyi bir gelecek vaat etmek için kullanmıştır. Ona ne kadar teşekkür etsem azdır.
Tabi işin acı tarafı kendisini Akut Lösemi(Kan Kanseri) nedeniyle kaybetmiş olmamızdı.
Açıkçası hayatı boyunca ailesine bu kadar çok önem verip, herşeyini ortaya koyan bir değerin böylesine bir hastalıkla aramızdan ayrılmasını hiç ama hiç hazmedemedim. Bu arada fotoğrafta yer alan küçük şahısta benim Her halde tahmin etmişsinizdir. Fotoğraf, Avşa adasına gitmekte olan bir gemide çekilmişti. Yıl olarak sanıyorum ki 1980 olsa gerek. Huzur içinde yatsın diyor ve bültenimize devam ediyoruz.
Şubat ayı içerisinde sportif anlamda yaşanan en önemli gelişme bana kalırsa ne BJK' ın düşüşü ne de Barcelona' nın yılın takımı olarak seçilmesiydi.
Bence en önemli gelişme bir önceki sezonla birlikte bakıldığında tam 18 maçtır yenilmeyen efsanevi CSKA Moscova basketbol takımının Galatasaray Medical Park tarafınan Abdi İpekçi' de oynana nefes kesen karşılaşma sonucu malup edilmesiydi.
Daha bu sene Euroelague' e ayak basan, eleme turundan çıkan, kimsenin pek şans vermemesine rağmen TOP 16' ya kalan GS Medical Park, özellikle seyrici desteğini arkasına alarak çok önemli bir galibiyet aldı. Tesadüf bu ya, maçın oynandığı gün bu sezon Euroleague' e inanılmaz renk katan GS taraftarının belgeselini çekmek için bir TV vardı ve şanslarına yenilmez armadanın malup edilişine canlı canlı tanıklık ettiler
Maçı izlediğimde dikkatimi çeken noktalardan birisi, GS' li basketbolcuların inanılmaz bir konsantrasyon ve hırsla oynamaları idi. Ayrıca oyunun pek çok bölümünde GS, rakibine gayet sert bir savunma uygulayarak zaman zaman sert atışlara zorladı. O güne kadar maç başına sayı ortalaması 87 olan bir takımı 64 sayıda tutmak, çooook eskilerde Efes Pilsen takımında gördüğümüz bir olaydı. Efes demişken...Bence hem Şubat ayının hem de koca bir sezonun en büyük hayal kırıklığı yaratan takımı Anadolu Efes idi. Bu arada Beşiktaş Milangaz' ında tarihinde ilk kez Basketbol Erkekler Liginde Türkiye Kupasını kaldırdığını belirtmek isterim.
Bültemimize görsel bir dikkat oyunu ile devam edelim diyorum. Üstteki resimde Star Wars dünyası içerisinde yer alan hemen her karakteri bulabilirsiniz. Ancak sizden istenen Waldo isimli karakteri bulmanız. Bir bakın bakalım Waldo nerede durmakta.
Halen daha amatör fotoğrafçı olmaya gayret eden birisiyim. Aslında bu konuda hiç bir iddiam yok o yüzden teknik bazı vakaları incelerken Amerika' yı yeniden keşfetmeyi tercih ediyorum ve bu nedenle çok fazla deneme yanılma yapıyorum. Çok şükür, artık fotoğraf makinelerinde film kullanılmıyor Ancak zaman zaman yaptığım tecrübelerin doğruluk payını görebilmek adına uzman görüşlerine de ihtiyacım olmuyor değil. Bu anlamda bascek.com sitesinden Murat Gamsız' ı yakınen takip etmekteyim. Şubat ayı içerisinde kendisinin çok güzel bir anlatımı daha vardı. Cannon marka lens' lerde Image Stabilizer olarak geçen ve titreşimi önemli ölçüde engelleyerek ISO değerlerinde 3 perde geriye gidebilmemizi sağlayan bir mekanizma. Örneğin 1/6400' den 1/800' e inebiliyor olmak gerçekten büyük bir avantaj Buyrun Murat Gamsız üstadımızın konu hakkındaki eğitimine bir göz atalım.
Titreşim Engelleme Sistemi from pclabs on Vimeo.
Geçtiğimiz ay başlarında hafta sonu verdiğim SDS eğitimini bitirip, MCPD eğitimine başladığımızı ifade edebilirim. SDS eğitimleri, uzun zamandır gündemde olan ve genç yazılımcı adaylarını, asıl er meydanı MCPD eğitimine hazırlayan bir kurs olarak düşünülebilir. Ben genellikle SDS eğitimlerimde proje bazlı olarak ilerlemeye çalışıyorum. Nitekim bu kursta en büyük amaç .Net platformu ile neler yapılabileceğine bakmak.
Console’ dan basit bir Packman oyun sahasının doldurulması, SQL Management Studio’ nun ilkel bir hali olan MiniDb, web üzerinden fotoğraf makinesi lensi satan Objektifim portalı ve diğerleri. Tabi şunu unutmayın. SDS eğitiminde programcılığa yeni başlayan, .Net platformunu hiç tanımayan geliştirici adayları söz konusu. O yüzden örnekler de kullanılabilecek materyaller çok ama çok kısıtlı Ancakkk! MCPD eğitimi böyle olmuyor tabi ki…Orada neler yapılıyor neler?
Skydrive üzerinde indirebilirsiniz
Bu arada SDS eğitimimizin sonunda öğrencilerimi küçük bir sürpriz bekliyordu. Yazılı bir sınav Yanlış duymadınız. Baya bildiğimiz kalem, silgi kullanarak girilen bir sınav. Hazırladığım 10 soru ile kendilerinden bilgisayar kullanmadan kodlama yapmalarını, model çizmelerini arzu ettim. Oldukça keyifli ve bir okadar da yararlıydı.
Zaman zaman bu tip sınavlar ile bilgisayar kullanmadan hangi konumda olduğumuzu görmek adına kendi kendimiz sınamamızda oldukça fayda olacağı kanısındayım. Çünkü bu şekilde CLR gibi düşünebilmeyi, hataları önceden öngörebilmeyi, daha etkili kodlama yapabilmeyi, çözümü ararken yardımcı olacak bir IDE’ ye bağımlılıktan kurtulmayı başarabiliyoruz. Benden söylemesi. Peki sınav soruları nelerdi derseniz? Yandaki fotoğrafı büyütüp bakabilirsiniz
Benim için muhteşem ikili bir arada. Audi ve Jason Statham. Bir Audi' m yok belki ama maketini aldım İzleyeceğiniz reklam biraz da eski aslında. 2009 yılına ait ama son derece de keyifli. Audi firmasının NFL - Super Bowl için çektiği reklam filmindeki ayrıntılara dikkat etmek lazım. Mercedes manda kasadan günümüze kadar gelinirken, değişik modeller araya giriyor. Ancak ayrıntı bu değil. O dönemlere ait kıyafetler, saç modelleri, müzikler kullanılarak harika bir hava yaratılmış aslında. Tabi Audi' nin gidişi de ayrı bir güzel ustam ya
Audi 2009 Super Bowl Commercial from F Fabián Aranda C on Vimeo.
Bu arada yukarıdaki videoyu sevdiyseniz aşağıdakileri de beğenebilirsiniz
Audi 'A Day in the Life of an Audi Driver'
Transporter BMW Chase Scene
Audi Commercia(Quattro's 25 years)l
Audi A7
Auid AHAB
Making of Audi Robot
The Art of Progress
Audi Quattro Rally Driving
Malum Şubat “14 şubat sevgililer” günü ile meşhur bir aydır. E böyle bir ayda pek çok sevgili, sevgilisine hediye alacaktır. Kişisel fikrime göre hediye almak için ille de böyle özel günleri beklememek lazım. İsteyen istediği zaman almalı ama almamazlıkta yapmamalı. Yine de esnaf açısından olaya bakarsak, böyle günlerde oluşan alışveriş patlaması nedeniyle onlarda kazanmıyor değiller. Herkesin çıkarı için sanırım ufak bir şey almakta yarar olabilir. Hem kafaya terlik veya ayakkabı ya da şemsiye yemektense Maliyetleri kısmak isteyenler ise Microsoft Feed adresindeki temayı sevdiklerine göndermişlerdir belki de
2001 yılı ağustos ayıydı. O zamanlar pek çok genç gibi benim de dünya pek umrumda değildi. Yüksek lisansı bitirmeye gayret ederken, bir yandan da Part-Time yazılımcılık yapıyordum. Ama yine de dünyada olup bitenden pek de haberdar değildim. Oysaki o tarihte çok değerli ve gelecek vaat eden bir gitaristimizi kaybetmiştik. (Kim bilir daha neleri gözden kaçırıyoruz gençliğimizde )
İntiharı ile pek çok sevenini üzen Yavuz Çetin' in Satılık isimli ikinci albüm çalışmasına geçtiğimiz günlerde tesadüf eseri rastladım.Tabi hemen grooveshark’ da kendisini arattım. Her iki albümüne ait şarkıları burada bulabilirsiniz.
Ben sizlere Satılık albümünü tavsiye etmek istiyorum. Özellikle Cherokee isimli şarkı favorilerim arasında yer alıyor. Blues, Rock melodilerini de bolca bulabileceğiniz değerli gitaristimizin parçalarını dinledikçe içim sızlamadı değil doğrusu Gerçekten yetenekli bir gitaristmiş. Allah rahmet eğlesin mekanı cennet olsun. Siz siz olun arada sırada öyle ya da böyle bir şekilde bu dünyadan göçmüş genç müzisyenleri bir yaad edin.
Diğer gitarislerimizi merak ediyorsanız Wiki adresinden bakablilirsiniz.
Ben elektro gitar hayranı birisiyim. Her ne kadar çalamasamda en azından kaliteli gitaristlerin kimler olduğunu biliyorum Ama bazen kulağım şu Drum Solo’ su yapanlara da gitmiyor değil.
Bu ay Youtube üzerinde gezinirken önemli bir usta ile karşılaştım. Thomas Lang. O kadar davul aksamını nasıl bir vücud koordinasyonu ile çalar bu insanlar akıl almak mümkün değil gerçekten de. İnanılmaz bir orkestrasyonu vücudun 4 uzvunda ayrı ayrı görebiliyoruz. Özellikle bazı ataklarda kırmızı ayakkabıların hareketine dikkatinizi çekmek isterim. Keyifli seyirler…
Sanırım Şubat ayının karşıma çıkan en anlamsız kod içeriğide buydu. Ne bir bug ne bir hata var aslında kodda. Son derece pürüssüz görünüyor. Zaten çok da zararsız bir kod parçası bu. Ne zararı olabilir ki Çünkü parametreleri kullanılmıyor bile. Sanırım yorum satırlarının kendiliğinden canlanması beklenmekte. İşin kötü yanı bu kod parçasının yıllardır kullanılmakta olan bir kütüphane içerisinde halen daha duruyor olması. Kuvvetle muhtemel projenin tam anlamıyla takibi yapılmamış ve üzerinde çalışan son geliştiriciden sonra gelenlerde buraya hiç dokunmamış. Tabi bu kısmın hiç bir yerde kullanılmıyor oluşu da sanıyorum ki büyük şans.
Bazı efsaneler vardır. Pek çoğumuzun şahitlik ettiği, pek çoğunuzun bilmediği ama mutlaka öğrenmesi gerektiği. Örneğin Schumi' nin dahi bir numaraya koyduğu Brezilyalı Formula 1 pilotu Ayrton Senna gibi. Lise yıllarındayken odamda onun yarış otomobili ile birlikte çekilmiş bir sürü fotoğrafı vardı. Uzun bir süre önce Top Gear tarafından yayınlanan mini belgeselde, onun hikayesi anlatılmış ve pistlerde yaptığı kaza sonucu hayatını kaybeden pilot onure edilmiş. Özellikle kazanma hırsına, yağışlı havadaki efsanevi ustalığına, sportmenliğine, İngilizin vücudunda başlayan heyecan ve hayranlığa ayrıca motor sesine, o efsanevi Formula 1 aracının manuel vitesli oluşuna(McLaren MP4/4 : Bu canavar hakkında wiki bilgisi için tıklayın), en büyük rakibi Alain Prost ile olan savaşına, dikkatinizi çekerim.
Top Gear's tribute to Ayrton Senna (HD) from Senna on Vimeo.
Cuma akşamlarından birisiydi. Mesai bitmişti. Ufak tefek bir iki konuya bakmaktaydım. Tam o sırada iki değerli çalışma arkadaşım yanımda bitiverdi. Anında bir beyin fırtınası, havada uçuşan espriler ortamı neşe içerisine boğmaya yetti tabi
Konu nasıl oldu nereden nasıl geldi bilinmez ama kendimizi dünyadaki en yüksek binaları ararken bulduk. Tabi bu konuda en iyi ve birincil kaynak sanıyorum ki Wikipedia' dır. Bu adresten an itibariyle o binalara ulaşabilirsiniz. Hatta yapımı devam eden aday binaların listesi de yer alıyor.
İlk sırada bir arap ülkesi olmasına ise pek şaşmamalı sanıyorum ki. Ne de olsa adamlar denize yelpaze şeklinde adalar yapmaya meraklılar en nihayetinde Tabi işin gerçeği şu ki, insanoğlu ne yapılar inşa ediyor. Muazzam gerçekten de.
Bu sene Euroleague Final Four İstanbul Sinan Erdem Spor salonunda Mayıs ayında oynanacak.
Fenerbahçe Ülker, Galatasaray Medical Park ve Anadolu Efes takımlarından herhangibirisini orada görebileceğimizi pek sanmıyorum ama ülkemizde gerçekleştirilecek bu organizasyona katılmadan da edemezdim. Biletler gerçekten çok pahalı. En ucuz bilet 385 TL. Valla borca harca girdim biraz ama içim hiç cızlamadı kart bilgilerini girerken ve nihayetinde satın aldım. Dünya şampiyonasına da gitmiştim ve büyük bir keyif almıştım. Mayıs ayını sabırsızlıkla bekliyorum
Sanıyorum ki tüm zamanların en iyi filmi The Shawshank Redemption' dır. Oyunculuklar bir kenara o harika kurgusu ve hapisanede geçen bir hayat hikayesinin bu kadar sürükleyici, heyecan verici anlatılışı. Ne diyebilirim ki. Şubat ayı bültenimde bu filmden güzel bir repliğe yer vermek istedim. Red ile Andy Dufresne arasındaki şu gizemli konuşmayı bir kere daha hatırlayalım.
Andy Dufresne: Red. If you ever get out of here, do me a favor.
Red: Sure, Andy. Anything.
Andy Dufresne: There's a big hayfield up near Buxton. You know where Buxton is?
Red: Well, there's... there's a lot of hayfields up there.
Andy Dufresne: One in particular. It's got a long rock wall with a big oak tree at the north end. It's like something out of a Robert Frost poem. It's where I asked my wife to marry me. We went there for a picnic and made love under that oak and I asked and she said yes. Promise me, Red. If you ever get out... find that spot. At the base of that wall, you'll find a rock that has no earthly business in a Maine hayfield. Piece of black, volcanic glass. There's something buried under it I want you to have.
Red: What, Andy? What's buried under there?
Andy Dufresne: [turns to walk away] You'll have to pry it up... to see.
Peki o harika sonunu bir kere daha izlemek ister misiniz? Şöyle buyrun.
Geçtiğimiz ayki bültenimizde bir .Net sorusu sormuştuk ve cevabını Şubat bülteninde vereceğimizden bahsetmiştik. İşte cevap
Eğer .Net ile yazılım geliştiriyorsanız, üretilen assembly’ ların Obfuscator araçlarından yararlanmıyorsanız tekrar geri çevrilebildiğini biliyorsunuzdur. Bir başka deyişle Decompiling işleminden bahsediyoruz. Bu konuda en iyi program sanıyorum ki Red Gate’ in .Net Reflector’ ü.
Ne varki eskiden ücretsiz olan bu uygulama uzunca bir süredir lisansa tabi. Bu bir anlamda iyi, nitekim verilen emeğin karşılığı olması gerektiğini düşünenlerdenim. Ancak bir anlamda da kötü. Çünkü eskiden ücretsiz sunulan bir araçtı. Peki herhangibir alternatifimiz var mı? Aslına bakrasanız çok şugar bir tane var O da Sharpdevelop geliştiricilerinden sunulan ILSpy Bu adresten indirebilir ve ücretsizce decompile işlemi yapabilirsiniz. Üstelik de açık kaynak bir ürün.
Bu ayın önemli resimlerinden birisi de bu Malum artık Visual Studio’ nun bir sonraki sürümünün ayak sesleri iyiden iyiye hissedilmeye başladı.
Aslına bakarsanız şu anki sürümde özellike IDE tarafında, pek çok Extension’ dan faydalanarak istediğimiz kolaylıklara kavuşabiliyoruz. Ama tabi bazı yararlı özelliklerin IDE’ nin çekirdek sürümünde olması da oldukça mantıklı. Söz gelimi Solution Explorer’ ın içerisinde hafiften bir Class View görünümünü elde ediyor olmak bence gayet yerinde bir yenilik. Bakalım Visual Studio’ nun yeni sürümünde IDE tarafında daha ne gibi gelişmeler olacak. Merakla bekliyoruz.
Şubat ayı başlarında Amazon’ dan satın aldığım kitaplardan birisi de Head First HTML 5 Programming : Building Web Apps with Javascript idi. Aslına bakarsanız Web arayüz tasarımı konusuna epey uzak birisiyim. Lakin gelecekte HTML 5’ in çok önemli bir yere sahip olacağına inanıyorum.
Üniversite yıllarında(90ların ortaları) HTML ile Matematik Mühendisliği bölümüne çok basit bir Web sayfası hazırlandığına şahit olmuştum. O zamanlarda HTML’ in az sayıda Tag’ i vardı. Şu anda geldiğimiz noktada ise HTML’ in yeteneklerinin önemli ölçüde arttığını görüyoruz.
Ama tabiki HTML 5 tek başına çok fazla anlam ifade etmiyor. Bunun yanında Javascript ve hatta CSS konularına da hakim olmak lazım. Bu kitapta CSS tarafında pek fazla bilgi olmasa da Javascript’ e değinilmiş ve HTML 5 ile olan entegrasyonuna yer verilmiş. Zaten Head First serisi oldukça başarılıdır. Size de bu kitabı tavsiye edebilirim.
Diğer yandan henüz okuma fırsatını tam olarak bulamadığım ama size tavsiye edebileceğim iki güzel kitap daha var Birincisi Entity Framework üzerinde Code First Development’ ı anlatıyor. 180 sayfalık bir kitap. Yazarlarından birisi de o kalın Programming Entity Framework kitaıbının yaratıcısı Julia Lerman.
Diğer yandan The Art of Readable Code kitabını, şu anda üzerinde çalıştığım enkaz projenin semeresinde görev alan geliştiricilerin de okumasını isterdim gerçekten Şöyle bir göz ucuyla baktım da. Yahu bizim geliştiricilerin bu kitapta yazan sanat ile uzaktan yakında alakası yok
Option Auto’ yu hiç duydunuz mu? Ben bazen izliyorum. Sahip olmamızın pek de mümkün olmadığı arabaların güçlerini, seslerini çok iyi hissetiren test sürüşlerini çekip yayınlıyorlar. Mesela vahşi bir Porsche nasıl oluyor görmek, dinlemek ister misiniz?
Etrafımızda pek çok Apple fanatiği var biliyorum. Doğruya doğru. Tasarım açısından, son kullanıcı deneyimi(User Experience) açısından oldukça etkileyiciler. Ancak ben de Microsoft firmasını yaptıkları ile takdir eden birisiyim. Çok fanatik olmasam bile, gittiğim evde aşağıdaki fotoğraftaki görüntü ile karşılaşsam sanırım tuvaletimi yapıp yapmamak konusnuda biraz tereddüt ederim. Fanatiklik dediysek suyunu da çıkartın demedik ki
Keşfettiğim çok güzel bir SQL kaynağı var. Türkçe olan bu kaynağı çok geç keşfettiğim için oldukça pişmanım aslında. Özellikle bu ay içerisinde pek de haşırneşir olmayı sevmediğim SQL tarafında, oldukça fazla yararlandım söz konusu blogtan. Söz gelimi son olarak, bir veritabanındaki indexlerden fragmente olanlarının nasıl tespit edilebileceğini ve hatta bunlardan oranlarına göre yeniden oluşturma veya düzeltme işlemlerinin nasıl yapılabileceğini öğrendim. Sizlere de tavsiye ederim Turgay Sahtıyan isimli blogger gerçekten kaliteli bir içerik sunmakta. Tebrikler.
Microsoft Surface' den sonra gördüğüm etkileyici demolardan birisi. Gerçek dünya nesnelerini, dokunmatik ekran destekli board' lar üzerinden kullanabilmek. İlk bakışta biraz ilkel(ve hatta bundan 50 yıl sonra belki buna çağ dışı diyor olacağız) görünebilir ancak bunun sadece bir başlangıç olduğunu düşünmemiz lazım.
Sitedeki demolara bir göz gezdirin derim. Bu arada E-Pawn tanıtım videolarından birisinde arka planda çalan müziğe kulaklarım takıldı bir anda. Antarhes isimli bir metal grubu. Metallica, Megadeth, Iron Maiden ile büyümüş bir kuşaktan olduğum için beni çok fazla etkilemediler aç��kçası. Biraz Evanesence benzerliği var açıkçası. Ama tabi tanıtım videosundaki müzik görsellikle uyum sağlamış gibi görünüyor.
Öyleyse bir S verelim ve bilgisayarımızın başından kalkıp mutfağa doğru gidelim. Şöyle güzel bir sütlü kahve veya çay yapalım kendimize. Bunu yaparken de şöyle gülze bir müzik iyi gider değil mi? Hani kahveyi karıştırırken bizi bizden alıp bir yerlere götürecek hoş gitar melodileri olsa. Kahvemizi koklarken(hele de filtre ise süper olur) şöyle ruhumuzu okşasa, rahatlatsa fena mı olur? Hımmm. Bir düşünelim bakalım ne olabilir? Belki de Cem Köksal' dan bir kaç sıkı şarkı çok iyi gider
Takip ettiğim fotoğrafçılardan bu ayki bültenime katmak istediğim kişi Viktor Elizarov ve onun bu adresteki harika fotoğrafı. İstanbul' da bu tip bir manzara ile karşılaşmamız gerçekten çok zor. Gerçi Ocak sonu Şubat başı epey bir kar yağışına ve buzlanmaya şahit olduk İstanbul’ da. Ama İstanbul boğazının buz tutması bundan çoook çoook uzun yıllar önce olmuştu. Eminim ki bu çiftlerin yerinde olmak isteyen bir çok arkadaşımız vardır ya da ben o soğukta duramam öyle diyip evinde sıcacık koltuğunda oturmak isteyen pek çok arkadaşımız da var
Bu ay içerisinde keşfettiğim yararlı bir Extension Manager' da var. Vs10x Editor View Enhancements.
Tiplerin ve üyelerinin başlarına, o tipe veya üyeye ait standart .net sembollerini koyan bir genişletme. Ayrıca block sonlarında, söz konusu bloğun kime ait olduğunu da yazıyor. Özellikle uzun kodlardan oluşan metod bloklarında en alta geldiğimizde, hangi fonksiyonda olduğumuzu göstermesi açısından bilgilendirici bir genişletme olduğunu ifade edebilirim. Bu adresten indirebilirsiniz
Big Picture’ da Ocak ay içerisinde yayınlanan girdilerden birisi de Dakar ralisine ait olanıydı. Yine son derece etkileyici fotoğraflara yer vermişlerdi. Eminim bakarken sanki oradaymışsınız hissini verecektir. Benim favori fotoğrafım aşağıdakiydi. Mücadeleyi çok güzel özetleyen bir fotoğraf.
Harika bir kaynak mı desem, maden mi desem hiç bilemiyorum Silverlight tarafında geliştirilmiş 101 adet asenkron çalışma örneğine bu adresten ulaşabilirsiniz. Hem VB.Net hem de C# tarafında, asnyc keyword kullanımı ile çeşitli örnek kod parçaları yer alıyor.
Eski bir video belki ama zaman zaman özleyip izlemiyor değilim. Bugatti Veyron' un hız rekoru kırdığı Cult' leşmiş Top Gear show' u. O nasıl bir 1001 beygir gücüdür. Heleki Sihirli rakama(407 km/h) ulaşana kadar Captain Slow' un yaptığı espriler Tabi biraz araştırma yaparsanız Bugatti Veyron’ u kısa pist yarışında kolayca geride bırakan yaklaşık 1300 beygir gücünde başka bir canavar olduğunu daha bulabilirsiniz
Bu infograohic oldukça anlamlı olmuş. Bill Gates' in kurucusu olduğu dev yazılım şirketinin ürünlerine kimileri tepkili olsa da, bana göre çok iyi işler yaptıkları da ortada. Ancak Bill toplumsal fayda adına eşiyle birlikte kurduğu vakıf ile eğer gerçekten infographic' de belirtildiği gibi milyonlara ulaşmış ise, bu müthiş bir başarıdır gibi geliyor bana. Dolayısıyla bence takdir edilmeyi fazlasıyla hak ediyor. İnsanlığa hizmet eden böyle adamların hep olmasını dilerim.
Star Wars köşemde bu ay karanlık tarafın dehşetine tanık olacağız. İlk bölümlerinde tertemiz kalbi olan bir çocuğun, aşık olduğu kadın uğruna dünyaları birbirine katan, sevdiğine zarar veren öfkesine şahit olacağız. Üstelik ustası dediği kardeşine karşı yaptığı amansız bir savaş bu. Anakin, Obi Wan’ a karşı. Revenge of the Sith’ in ve hatta bana kalırsa tüm Star Wars serisinin en başarılı dövüş sahnelerinin yer aldığı bir bölüm. Neredeyse 10 dakikalık bir gösteri.
Anakin Skywalker vs Obi Wan Kenobi
Yeri gelmişken ufak bir araştırma yapıp Star Wars' daki Sith Lord' larının Midichlorian değerlerine şöyle bir baktım. Buna göre ortaya iddialı bir sıralama çıkıyor. Çoğunu zaten filmlerden tanıyoruz. Ama sanırım Anakin Skywalker' ın(yada Darth Vader) en yüksek midichlorian değerine sahip olması şaşırtıcı olmayacaktır. Zaten Star Wars serisinin üzerine kurulduğu senaryonun en önemli parçası Anakin' in karanlık tarafa geçişidir. Dikkat çeken noktalardan birisi, Darth Sidious' un Master' ı Darth Plagueis' i, benzer şekilde Darth Vader' ın da Dart Sidious' u öldürmüş olmalarıdır. Bunun Midiclohrian seviyeleri ile bir ilgisi olabilir mi acaba?
Midichlorian Değerleri
Darth Sidious/Palpatine |
20,500 |
Anakin Skywalker/Darth Vader |
27,700 |
Darth Plagueis (Darth Sidious' un Master' ı ) |
13,600 |
Darth Maul |
12,000 |
Darth Malak |
10,800 |
Darth Bane |
10,500 |
Count Dooku/Tyranus |
13,500 |
Mara Jade (Darth Talon) |
11,000 |
Assajj Ventress |
9,600 |
General Grievous |
11,900 |
Bu ayki Joe Satriani köşemde ise Surfing With The Alien albümünden harika bir parça var. Satch Boogie. Uuu yeaa!
Satch Boogie by Joe Satriani on Grooveshark
Sizlerde zaman zaman benim gibi sunum yapıyor olabilirsiniz. Böyle bir durumda ister Webiner yapıyor ister seminer veriyor ister patrona bir şeyler sunuyor olalım, sonuç itibariyle Powerpoint hayatımızın vazgeçilmez bir ürünü oluyor. E tabi etkili bir sunum yaparken slayt' ların arasındaki geçişlerden tutunda, kullanılan renklere kadar pek çok önemli kriter yer almakta.
Internet üzerinde bu anlamda oldukça fazla kaynak var. Özellikle Powerpoint Template' lerini bol miktarda bulmak mümkün. Geçtiğimiz ay içerisinde yayınlanan ama ancak yeni fark edebildiğim Microsoft Feed girdisinde 15 adet harika template' e yer verilmiş. Faydalanabileceğimizi düşünüyorum
Bu ay gözüme takılan enteresan videolardan birisi de bu Maya ve After Effects programları kullanılarak gerçekleştirilmiş oldukça inandırıcı bir animasyon. Gerçi yukarıdaki uzay gemileri ne iştir pek anlamadım ama resmen bir bilim kurgu filmi izliyor gibiydim. Tabi sonlara doğru efektler epey bir abartılmış. Bu arada arka planda çalan müzik de oldukça hoştu.
Benim senaryodan anladığım ise şu;
“Dünya bir felakete kurban gidiyor. Göktaşı yağmurları bunun göstergesi. Yıl 2050 civarı. Herkes gemiler ile uzaya ve ayda geçici olarak yapılan üslere kaçmaya çalışıyor. Ama gemilerin çoğu göktaşlarının hedefi oluyor. Bu arada dünyada kalıp son günlerinde surf yaparak öte dünyaya gidenler var" Nasıl iyi kurdum değil mi?
Geçtiğimiz Ocak ayının güzeli Miranda’ idi. Bu ay ise Allie Gonino. Her zaman olduğu gibi bu ay da bu konuda yorum yapmaktan kaçınıyorum Ama yine de şunu söylemeden edemeyeceğim.
“O nasıl bir tebessümdür öyle. Kedi canını “
Boyum çok uzun değildi. Çok fazla yukarıya sıçrayamıyordum. Ama şu bir gerçekti ki onu kariyerinin en iyi dönemlerinde izleyerek büyüme şansına nail olan insanoğullarından birisiydim Michael Jordan. Nasıl bir zıplama yeteneğidir, nasıl bir çevikliktir, nasıl bir güçtür. Bence gelmiş geçmiş en büyük basketbolcu. Sizler için geliyor. Top 10 All Time Dunks from Jordan.
Formula 1 yarışlarını izler misiniz? Ben çok hastası değilimdir ama kullanılan teknolojiye, takım çalışmasına, mücadele gücüne ve otomobil pazarı üzerindeki etkisine de hayranım. Neredeyse NASA vari çalışmalar yaparak bilimin pek çok yönüyle işin içerisine katıldığı muazzam bir organizasyon bu. Hatta hayatımızı kolaylaştıran pek çok fikrin ve ürünün de bu araştırmalar sırasında ortaya çıktığını hepimiz biliyoruz. Peki hiç bir Formula 1 pilotunun göz hizasından piste baktınız mı? Sanki siz yarışıyor muşsunuz gibi. Hani o boynunu sağa çevirdiğinde siz de çeviriyormuşsunuz gibi. Sanırım aşağıdaki video bu anlamda size biraz olsun hissiyat verecektir.
First Time Ever Eye-Level Camera
Şubat ayı içerisinde okuduğum makaleler ise şöyle.
Freelance Yazılım Projeleri Nasıl Ücretlendirilmeli |
Uğur Umutluoğlu hocamızdan güzel bir makale. Tarih olarak eski olabilir ama her zaman için geçerli bir konu/konspet olduğunu ifade etmek isterim. Yazılımcılar hayatlarının belirli dönemlerinde veya tamamında illaki freelance işler yapmıştır/yapmaktadır. Ancak işe ilk başlarken acaba fiyatlandırma nasıl olmalıdır? Ya da doğru şekilde fiyatlandırma yapılıyor mudur? Bu iki soruyu da karşılayan güzel bir makale olduğu kanısındayım |
FAQ on Task.Start |
.Net tarafında paralel programlama konusu epey bir zamandır ilgi alanlarım arasında yer almakta. Bu konuda yazdığım, okuduğum pek çok makale var. Şubat ayı içerisinde ise, Paralel programlama takımı güzel bir makale yayınladı. Task sınıfının static Start metodu için bir FAQ(Frequently Asked Questions) listesi |
Introducing to SQL Server CLR Table valued functions |
SQL Server 2005’ in en önemli özelliklerinden birisi de bildiğiniz üzere .Net CLR(Common Language Runtime) motorunu kullanıyor olması ve bu sayede .Net destekli diller ile SQL nesnelerini geliştirebiliyor oluşumuzdur. Uzun zamandır CLR tarafında nesneler oluşturup SQL içerisine gömmüyordum. Ancak geçtiğimiz günlerde bir ihtiyacım oldu. Internette araştırma yaparken bu linkteki yazıyı gördüm. Table Valued Function’ ların nasıl yazılacağını geçerli bir örnek üzerinden anlatıyordu. Kısa ve öz. |
Abusing the Microsoft Research's Touch Mouse Sensor API SDK with a Console-based Heat-map |
Scott Hanselman yine iş başında. Hani o çoğumuzun sıkıldığı siyah Console ekranı var ya. Bakın onu nasıl renklendirebiliriz Olay tabi biraz donanım ihtiyacı da duymakta ama yine de keyifle okuduğum yazılardan birisiydi bu. |
Modern Web Development Part 2 - Architecting Javascript |
Serinin ikinci makalesi de oldukça ilgi çekiciydi. Bu sefer Widermuth, projesinde Javascript içeriklerini nasıl ele aldığını anlatıyor. Özellikle library ve view specific javascript kod yaklaşımı ile değerlendirdiği seperasyon oldukça mantıklı geldi bana. |
Biliyorum Erdil Yaşaroğlu ustanın karikatürlerinden birisini bekliyor olmalısınız. Aslına bakarsanız çok haklısınız ama aşağıdaki fotoğrafta beni bu ay epey bir güldürdü diyebilirim. Hayatımızdaki Facebook bağımlılığına harika bir anlam katmış sanki
Erdil Yaşaroğlu mu? Bu garip hayatta onun esprilektüel mizah anlayışı ile kim tebessüm etmiyor, mutlu olmuyor ki...Bu sayıda onun TEDx konferanslarında yaptığı kısa bir sunumu paylaşmak istiyorum aslında. Gerçekten sunum tekniği konusunda da ve özellikle kitleyi anlatmak istediğini anlatabilme noktasında oldukça başarılı olduğunu ifade edebilirim. Ancak en çok bittiğim anlar canlı canlı karikatür çizdiği bölümler idi. Allah bence hepimize eşit davranmıyor bazılarına inanılmaz yetenekler veriyor. Ama bundan şikayetçi değilim. İyi ki de veriyor. Herkes süper yetenekli olsa kimi izleriz, kime güleriz, kimden yararlanabilir ki vs... Buyrun buradan izleyin
Belgeselleri sever misiniz bilmiyorum ama ben genelde görüntü kalitesi dışında anlatımın da çok önemli olduğuna inanıyorum. Etkili bir ses tonu, güzel görüntüler ve kaliteli bir çekimle birleşince ortaya harika bir sunum çıkıyor. Vimeo' da gezinirken yakaladığım bu kısa filmde de aynı etkiyi bulduğumu itiraf edebilirim. Etkili ses tonu, kaliteli bir ingilizce, duygusal bir müzik ve harika görüntüler. Belki siz de benimle aynı düşüncede olursunuz. Malezya' dan geliyor.
We Were Wanderers On A Prehistoric Earth from James W Griffiths on Vimeo.
Bu ay içerisinde ilk kez bir kaç günlüğüne çalışmama fırsatım oldu. Bunlardan birisinde de gece bloğum ile uğraşırken DVD arşivimden şöyle eskilere bir gideyim dedim. Elim bir anda Bourne Identity filmine uzandı. Ben böyle ajanjlı filmlere bayılırım. Gecenin o saatinde de çok iyi gitti.
Başlangıcı oldukça gizemli olan bu filmde en çok sevdiğim sahnelerden birisi de, Bourne' un kırmızı çantası ile Amerikan elçiliğinden kaçışıydı. Daha ilk sahnede silahı alışı, adamı alt edişi, sonra silahı askerlere doğrultuşu ve anında bir korku salışı...Hızlı bir şekilde ilerlemesi, soğuk kanlılığını bozmadan bina planını ele geçirip bir çırpıda kaçışını organize etmesi. Tabi iniş sahnesi için ikinci bölümüne geçmeniz lazım. Bir kere daha izlenmeye değmez mi? Üstelik HD kalitesinde. Bu arada IMDB adresindeki bilgiye göre sanıyorum 2012 yılında serinin 4ncü filmi de karşımızda olacak.
Peki bu ay izleme fırsatı bulduğum başka hangi filmler oldu dersiniz. Hepsi orjinal DVD arşivimdendir. “Korsan yayınlara hayır!”
The Mean Machine - Vinnie Jones ve Jason Statham' dan futbol odaklı eğlenceli bir hapishane filmi. Ben özellikle Jason Statham’ ın psikopat rolüne hasta olmuştum. The Monk takma lakaplı kaleci olarak yaptığı dans ve diğer hareketler ise görülmeye değer. İzlemeyenler var ise mutlaka tedarik etsin ve seyretsin derim. The Monk için söylenebilecek pek çok şey var aslında. Ama en çok kalede hatalı bir şekilde gol yedikten sonra herkese dönüpte hiç beklenmeyen bir şekilde “Sorry!” diyişine hayran kalmıştım.
Aslında filmin konusu ünlü bir futbolcunun hapise düşmesi ve orada gardiyanlara karşı yapılacak bir maçta antrenör futbolcu olması ile ilgili. Vinnie Jones, Almanya ile yapılan maçta şike yaparak penatlıyı kasıtlı olarak kaçırıyor. Bunun en büyük sebebi dolu kumar borcu olması. Sonunda ülkede neredeyse hain ilan ediliyor ve bir gün alkollü araba kullanırken yakalanıyor. Tabiki alkollü araç kullanımı ve aşırı hızın cezası belli. Hapis. Ve işte hikaye bu şekilde başlıyor.
The Hunt For Red October - 1990 yapımı bu filmde Sovyetlerin meşhur silah endüstürisinin en başarılı yapı taşlarından birisi olan Tayfun sınıfı bir denizaltının macerasına konuk oluyoruz.
Tabi buradaki pek çok bilgi tamamen hayal ürünü ama rusların bu konuda gerçekten iyi olduklarını hepimiz biliyoruz. Hatta denizaltı konusunda Almanların ikincid dünya savaşı yıllarından gelen üstün mühendislikleri düşünüldüğünde oldukça ileri bir noktada olduklarını ifade edebiliriz.
Başrollerde Sean Connery, Alec Baldwin ve Scott Glenn gibi dev isimler var. Zaten oyunculuklarına hayran kalmamanız mümkün değil.
Litvanya doğumlu olan kaptan Marco Ramius, hem yaşı hem de tecrübe ve bilgisi nedeniyle donanmanın en seçkin subayıdır. Son model denizaltıları denemesi için kendisine verirler sürekli. Bu sefer emrine amade olan gemi ise, denizde sessiz seyir imkanına sahip. Yani sonarlardan kaçabiliyor. Ama tabi her zaman olduğu gibi Amerikalılar bir şekilde bu seyrüsefer sistemini çözüyor
The Right Stuff - Çok küçükken TRT ekranlarında bir kaç bölüm halinde "Bir Uçuşun Hikayesi" isimli bir film oynamıştı. O zamanlar uçaklara feci meraklıydım ve pilot olmayı da kafaya koymuştum. Aradan yıllar geçti ve kendimi pilotluğun biraz uzağında yazılım dünyasında buldum. Derken bir gün gözüme bir DVD ilişti. Küçükken seyrettiğim o harika film.
Uzun metrajlı bu film, Bell X1' in ilk uçuşundan Apollo projesine kadar uzanan bir serüveni ve amerikalılar ile ruslar arasındaki uzay yarışını konu alıyor. Filmde beni en çok etkileyen ise ses hızını aşma başarısı gösterip test pilotu olan Chuck Yeager. Onun filmin sonlarındaki F-104' ü(Uçan Tabut olarak biliyoruz) test edişi ve oradaki konuşmalar benim için hala çok etkileyici. Zaten orada da en yüksek irtifadan fırlatma koltuğunu deneyen kişi olaraktan kitaplardaki yerini alıyor.
Bence o sahneleri buradan izlemelisiniz. Özellikle uçağı çakıldıktan sonra, ilk başta aldığı o sakızı ile birlikte kendinden emin adımlar içeren o yürüyüşüne dikkatinizi çekmek isterim.
Bu ay malum yine 14 Şubat sevgililer günü ile ön plana çıkmayı başardı. Karşı çıkanlar, umursamayanlar, savunanlar bir yana, sosyal ağlar üzerinde de motto' lar uçuşup durdu. Kimi sevgililer karşılıkları birer hediye beklerken, kimileri de anlaşıp birbirlerine hediye almamaya karar vermiş. Dedik ya sevgililer günü...Malum bültende bu konuda da bir şeylere yer vermem gerekiyordu. Aradım taradım, çalma listelerini karşılaştırdım ve çok hızlı yükselen bir kaç parça buldum. Bunlardan birisi özellikle piyano eşliğinde yapılan girişi ile oldukça güzel geldi kulağıma. Bakalım piyano sizin de hoşunuza gidecek mi? Sinan Akçıl ve İzel' den geliyor. "Senin kalbine bi şey olmuş"
Şubat ayının sözü ise Dostoyevski' den geliyor.Sanırım hayatın her anının ne kadar önemli ve yaşanmaya değer olabileceğini anlatan önemli bir söz bu.
"Hayata yeniden başlasaydım, sanyilerin nabzını tutardım"
Gelelim S(h)arp Efe köşemize.
Bu ay arkadaşımız fotoğraf makineme talip oldu. Her eline aldığında içim gitti düşürecek, merceğine bir şey olacak diye Bir kaç deneme fotoğrafı çekti. En komik olanı ise elini düğmeye basılı tutup hiç kaldırmamasıydı (Sanırım Video çekme işini farklı bir kategoride ele alıyordu) Çünkü sonradan o modda çektiği 159 fotoğrafı tek tek silmek zorunda kaldım Arada başarılı diyebileceğim pek fotoğraf olmadı elbette ama farklı bir sanatsal yaklaşım getirdiğini de ifade edebilirim
Böylece geldik Şubat bültenimizin de sonuna. Mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır. Bu ay bol bol filmlerle geçecek sanıyorum ki. Evde DVD keyfi babında, patlamış mısırlar ile Bir sonraki bültende görüşünceye dek hepinize mutlu günler dilerim.