Merhaba Arkadaşlar,
for(;;;)
{
O sabah işe gitmek üzere evden çıktığımda, elimde son ayın bilgisayar dergilerinden birisi yer alıyordu. Uzun süredir arızalı olan kişisel taşıma aracımı(Dül dül diyebiliriz) kullanamadığımdan(Akü, elektrik kontağı, air bag sorunları nedeniyle ), işe toplu taşıma araçlarını kullanarak gitmekteydim…
Güzel ve güneşli bir gündü. Ancak son yılların en sıcak günlerini yaşadığımızdan hiç şüphem yoktu.
Bindiğim hat otobüsü her zamanki gibi doluydu. Oturacak bir iki yer vardı ki onları da bayanlara, yaşlılara veya çocuklara bırakmak en doğrusu idi. Arkalarda kendime güzel bir köşe buldum. Kulağımda 4Gb kapasiteli Philips marka MP3 çalarımdan çıkan ACDC melodileri çınlıyordu.
Önce bilgisayar dergimi açtım ve yeni çıkan bir kaç donanım haberini okumaya başladım. Gelecek bir kaç ay içerisinde monte ederek odamda oluşturmayı planladığım masa üstü sunucusu için parça bilgilerine baktım. Sonra ise MP3 çalarımda daha farklı bir melodiye geçiş yaptım. Scott Hanselman’ ın Hanselminutes sitesinden yayınlanan PodCast’ lerinden birisini dinlemeye koyuldum. Konu ASP.NET MVC 3 Preview 1 idi.
Konuşmanın sonlarına doğru durağıma varmıştım. İndikten sonra şirkete ulaşmak için yaklaşık olarak 7 ile 8 dakika arası yürümem de gerekiyordu. Podcast’ i sonuna kadar dinlemek için iyi bir süreydi. Derken şirketime ve masama ulaştım. Üzerimdeki eşyaları çekmecelerime boşalttıktan sonra bilgisayarımın açma tuşuna dokundum ve kendimi hemen lavaboya attım. Sonuçta otobüs ile gidip geliyordum ve bu sıcaklarda pek de hiyjenik olmadıklarını biliyordum. Ellerimi, yüzümü güzelce temizledikten sonra, yol üstünde çay ocağına uğrayıp sabah kahvemi hazırladım ve masama oturdum.
Bu esnada bilgisayarım açılmış ve Feedreader programım çoktan güncel Feed’ leri indirmeye başlamıştı. Hemen başlıklarına bakarak bir kaç tanesini gözüme kestirdim ve onları okumaya başladım. Önümüzdeki 45 dakika boyunca bunu yapacaktım.
Derken öğlen oldu. Haftanın belirli günleri öğle araları yemek için dışarı çıkmazdım. Bunun yerine teknokent içerisindeki yemekhaneyi kullanır ve bir an önce masama giderdim. Bu gün de böyle yapmayı uygun gördüm çünkü yazmak istediğim güzel bir makalem vardı. Makalenin konusu ile ilişkili araştırmalarımı zaten bir gün öncesinde yapmıştım ve kafamda bir şablon oluşturmuştum. Önce özgün örneği yapacaktım ve eğer vakit kalmazsa bir sonraki günün öğle arasında veya akşam mesai sonrasında yazısını hazırlayacaktım.
Öğle vaktinin bu şekilde geçişinden sonraysa, günlük şirket işlerinin yapılması ile bir anda akşamın olduğu farkettim. Evet gitmek için kullandığım mahalle otobüsünün duraktan geçmesine, akşam saati trafiği ve edinilen tecrübeler düşünüldüğünde daha 1 saat vardı. Mesai 18:00’ da bitiyordu ama ben kendimi zaten 17:45’ te tatil moduna almıştım. Bu da toplamda bana 75 dakika – (2 dakika hazırlanma + 8 dakika durağa yürüme süresi)= 65 dakika boşluk veriyordu. Mükemmel bir süre Yazımı hazırlamaya başlayabilirdim ve öyle yaptım.
Dönüş yolculuğunda ise otobüsün gürültülü sesine rağmen yol boyunca, channel9’ da yayınlanan sohbetlerden birisinin MP3 formatındaki kaydı kulaklarımı doldurmaya başlamıştı. Eve vardığım da her zaman ki gibi ailemle ilgileneceğimden en azından gece herkes uyuyuncaya kadar teknolojiye bir süre ara vereceğimi iyi biliyordum.
S(h)arp Efe ile oynayıp onu mutlu ettikten ve uyuttuktan sonra(ki onu uyutmak için sallamız şarttır ve uyuması gece 23:00’ ı bulur ) tüm gün yorulan eşim de uyuyunca, bana en azından uykuya dalana dek 1 veya öğrenmeye çok açsam 3 ile 4 saat vakit kalmıştı. Bu vakti Amazon’ dan getirttiğim son kitaplardan birisini okuyarak değerlendirdim.
Ertesi sabah…
Kalktım, kişisel bakımımı yaptım ve Philips marka 4Gb kapasiteli MP3 çalarımı kulağıma takarak otobüs durağına yöneldim. Bu kez kulaklarımı Metallica’ nın eski melodileri ile yeni albümlerini çok beğendiğim Faithless dolduruyordu. Elimde bir kitap veya dergi yoktu. Bu sabah bir şeyler okumayacak, Hanselminutes veya channel9 dinlemeyecektim…Bu sabah tek kaynağım vardı…Zihnim…
Yol akarken ve otobüsün içerisinden dışarıya doğru bakarken, kafamda bir sürü yeni konu hakkında konuşma geçiyordu. Tabiri yerinde ise, zihnimde kendi kendime seminer veriyor, en son öğrendiklerimi tartışıyor, yazmayı planladığım makaleler üzerine konuşuyordum…
Otobüs şirketin durağına vardığında indim. Bu gün hava biraz bulutlu idi ama yine de sıcak rüzgalar esiyordu. Şirketime doğru 7 ila 8 dakikalık yolculuğuma başladığımda artık kulağımda MP3 çaların sesi yoktu. Onu kapatmıştım. Çevremden gelen sesler beni rahatsız etmiyordu. Ancak ITU’ nün Teknokent ARI 1 binasına giden ara yoluna geldiğimde, sadece ağaçların yapraklarının çıkarttığı sesler vardı. Bu kendi kendine teknoloji paylaşımı yapan zihnim için sunulan mükemmel bir seminer odasıydı aslında. Kafamda fikirler uçuşuyor keşke onları takip eden bir Fiddler aracı olsa diye iç geçiriyordum…
Derken masamdaydım…
// TODO : Yapılacak diğer işler
}
Main(string[] args)
{
Bu uzun giriş aslında sizlere zamanı kullanmak için bir best practice olması amacıyla yazıldı. Zamanı yönetmek, her insanın er geç karşılaşacağı en önemli sorunsallardan birisi. Zaman durmuyor ve sürekli olarak ilerliyor. Geriye döndürülemiyor. Geriye dönemiyoruz(Aslında bu kötü olduğu kadar da iyi bir şey ) Özellikle sürekli bir şeylerin öğrenilmesi gereken bir sektörde yer alıyorsak, boş geçen zaman bizlere ağır faturalar çıkartabiliyor. Bu nedenle zamanımızı en iyi şekilde kullanabilmeyi, bir başka deyişle ona hükmetmeyi de bilmeliyiz
İşte bu yazımızda bir yazılımcı olarak gündelik yaşantımızda, yeni bir şeyler öğrenmeye nasıl zaman ayırabileceğimizi maddeler halinde görmeye çalışacağız. Hayatımızda nasıl boşluklar var bir bilseniz Bu boşlukları keşfetmek ve onları değerlendirmek ise bizlerin elinde. İşte değerlendirilebilir zaman aralıklarımızdan bir kaçı…
1 – Toplu Taşıma Yolculukları(Otobüs, Vapur, Metro, Minibüs)
Evet evet biliyorum…Bu sıcakta, balık istifi gibi otobüsler, metro vb…Ama yine de toplu taşıma araçlarında geçen süreler duruma göre en iyi şekilde değerledirilebilir. Bu noktada özellikle istanbul gibi büyük bir metropol’ deyseniz ve yoğun trafik nedeni ile gününüzün 1 saati veya daha fazlası yolda geçiyorsa, MP3 oynatıcısına Scott Hanselman ve benzerlerinin podcast’ lerini ve channel9 üzerinde yayınlanan görsel derslerin ses kayıtlarını yüklemenin zamanı gelmiştir. Hatta yakın zamanda NedirTv?com üzerinden başlatacağımız NedirTv Sohbetlerini’ de ekleyebilirsiniz
Tabi eğer yolculuk sırasında oturarak gitme şansınız var ise, bu durumda bir kitap veya dergi okunmasında da yarar olacaktır. Çok kalın(örneğin 1000 sayfa üzerinde) kitapları tercih etmek pek doğru olmayabilir. Bu kitaplar ağırlıkları nedeni ile(hem içerik hem de konu bakımından ) zamanla sıkıcı hale gelebilirler. Nitekim kitabı okuduğumuz ortam, deniz kenarı veya yemyeşil parkta bir bank değildir. Ikarus otobüslerin, bilemediniz en fazla Mercedes marka olanların gürültülerini içeren veya metronun raylar üzerinde bıraktığı tiz seslerle dolu ve benzeri bir yerdir.
Bu nedenle In Action(LINQ in Action, Asp.Net MVC in Action vb…) gibi seriler veya For Dummies(SOA for Dummies vb) gibi kitaplar bu tip kısa süreli yolculuklarda daha taşınası ve okunasıdır.
2 – Uzun Süreli Yolculuklar(Gemi, Otobüs, Uçak)
Az önce hani şu kalın, ağır kitaplardan bahsetmiştik ya İşte onları okumak için en uygun yerlerden birisi uzun süreli yolculuklardır. Söz gelimi tatile giderken…
Ancak ister uzun süreli ister kısa süreli yolculuklar olsun, okunacak materyallerin çok yoğun kod içermesi de pek doğru değildir. Nitekim kodları anında tatbik edebileceğimiz bir cihaz yanımızda olmayabilir. Bu nedenle daha çok kalıpları anlatan, yazılım mühendisliği ile ilgili olan kaynakları takip etmek yerinde olacaktır.
Tabi bazı istisnalarda yok değildir. Eğer kitaptaki kodların sonuçları, ekran görüntüleri ile desteklenerekten anlatılıyor ve siz kafanızda debug noktalarını belirli bir yere kadar çalıştırabiliyorsanız, bu durumda okuduğunuz kitap size büyük fayda katacaktır. Kafaca Debug etmek yazılım konusunda ileri seviyeye gelmek isteyen bir çalışan için de oldukça önemlidir.
3 – Mesai Başlangıçları ve Yemek Dönüşleri
Özellikle Pazartesi günlerini kimse sevmez sanıyorum ki. Güzel geçen bir hafta sonunun arkasından, yeni bir iş yoğunluğunun başlangıcı. Bunu unutturmanın bana göre tek bir yolu vardır. O da Feedreader
Mesaiye başlamadan önce hatta mesai başlasa bile iş yoğunluğuna göre kısa bir süre (en az 1 saat olmasında yarar vardır) güncel Feed’ leri okumanın büyük önemi vardır.
Bu amaçla mutlaka kendinize bir takip edilesi blog’ lar listesi yapmamız gerekir. Tüm haberleri okumak büyük bir zaman kaybına neden olabilir. Ancak arada mutlaka gözüne kestireceğiniz bir, iki giriş olacaktır. Özellikle yenilikleri takip etmek adına mesai başlangıçlarında ve hatta yemek dönüşlerinde ayıracağınız kısa süreler, sizin için eğitici ve bilgilendirici olacaktır.
4 – Yerel Trafik Zorlukları(Kazalar nedeni ile iş çıkış saatlerini geciktirmek)
Aslında istanbul gibi büyük ve kalabalık bir şehrin trafiğinin sıkışmasının nedeni yandaki koyunlar değildir elbette
Ancak bazı akşamlar özellikle iki yaka arasında geçiş yapmak saatlerimizi alabilmektedir. Bu konuda karayollarının anlık yol trafik rapolarına bakmakta yarar vardır. Nitekim trafiğin çok yoğun olduğu bir zamanda işten çıkmak yerine belki 1 saat sonra çıkmakla eve ulaşma süreleri aynı olacaktır.
Peki böyle bir durumda şirkette kaldığınız o 1 saatlik zaman dilimi içerisinde ne yapabilirsiniz?
Bu tamamen size kalmış. Ancak ben iş dışında bir şeyler yapmanızı öneririm. Bu işlerden kastım tabiki sosyal portallerde gezmek veya video paylaşım sitelerini izlemek değildir. Aslında gün içinde okuduğunuz bir blog girdisinin, kitaptan okuduğunuz bir bölümün veya dergiden edindiğiniz bir fikrin uygulamasını deneyebilirsiniz. Bu 1 saatlik zaman diliminde yapacağınız kısa örnek uygulamalar, okuduklarınızı pekiştirmeniz açısından size büyük fayda sağlayacaktır.
5 – Hayalinizdeki Şirketin Verdiği Boşluklar (Örneğin her cuma öğleden sonralarının araştırma ve iç eğitimlere ayrılması)
Hayalimizdeki yazılım şirketi
Kulağa çok ama çok komik geliyor değil mi? En azından ülkemizde komik geldiğini ifade edebiliriz. Nitekim burada hayal ettiğimiz şirket size haftanın belirli günlerinde, gelişiminiz ile ilişkili belirli konuları araştırmanız için zaman ayırmaktadır. Bu zamanda 10, 15 dakika gibi kısa bir süre değildir. Bildiğimiz yarım gündür. Tabi hayal ettiğimiz bu şirketin proje planlarında bu yarım günler de hesaba katılır. O yarım günlerde kimse sizden bir geliştirme beklemez.
Şimdi şunu dile getirebilirsiniz. “Vay Burak Hocam…Ne kral bir şirkette çalışıyorsun.” Aslında bu hayali şirketi ben de hayal etmekteyim.
Ama bunun için bence bizim iş verenlerimizin bilinçlenmesi ve çok yol kat etmesi gerekmekte. Tabi eğer siz bu tip bir şirkette çalışıyorsanız lütfen kıymetini bilin. Nitekim özellikle yabancı pek çok şirkette bu tip çalışmaların olduğunu biliyoruz. Hatta çok eskiden Netron’ da eğitmen olarak görev almaktayken de bu tip bir çalışma başlatılmıştı.
Üstelik çalışmanın güzel yanlarından birisi de şuydu; bu serbest zamanlarda çalışma yapanlar, çalıştıkları konuları bir sonraki hafta diğer ekip arkadaşlarına aktarmaktaydı. Bu tip bir çalışmada hem anlatan hem de dinleyen taraf olduğunuz için, öğrenme sürecindeki verimlilikte yüksek olmaktadır.
6 – Klavye Kullanım Hızları(Paylaşırken Avantaj)
Aslında bu noktada zamanı yönetmek için kullanabileceğimiz bir araçtan bahsediyor olacağız. Klavye
Paylaşımcılıkla yanıp tutuşan bir yazılımcı iseniz, bildiklerini, öğrendiklerini ve aktarmak istediklerinizi ele alacağınız bir mekanınız var demektir.
Bu mekan kimi zaman kişisel bloğunuz, kimi zaman yazarlık yaptığınız internet topluluğunuzdur. Ancak bu tip yerlerde paylaşım yapmak için gündelik yaşantınızdan da epey bir vakit ayırmanız gerekecektir.
İşte bu nedenle paylaşmak istediğiniz konuları anlatırken oldukça hızlı klavye kullanmanız sizin avantajınız olacaktır. Nitekim bu sayede çok daha kısa sürede bir yayınlama yapabiliyor olursunuz.
7 – Meşhur Yerli Türk Dizileri ve Akşam Saatleri
Gelelim meşhur Türk dizilerine Malumunuz hemen her akşam, hemen her kanalda uzun metrajlı film sürelerinde oynayan yerli diziler var. Bu dizilere harcanan sürelere ne yazık ki acıyorum. Hani yabancıların bir lafı vardır. Televizyon için “Aptal Kutu” derler Gerçekten de böyledir.
Elbette suçu sadece yerli dizilere bağlamak doğru değil. Kısa oldukları kadar sürükleyici olan, n sayıda sezondan oluşan ve bazen sezon sonları da çok kötü biten yabancı diziler de bulunuyor.
Özetlemek gerekirse, bir günde televizyon başında geçireceğimiz zamanı çok daha etkin bir şekilde kullanabiliriz. Bu zaman diliminde ille de kitaplara gömülüp, bilgisayar başında kodlarda kaybolmak zorunda da değilsiniz. Bunun yerine örneğin yakın çevrede aynı sektörden olan arkadaşlarınızla toplanıp beyin fırtınası da yapabilir, fikirlerinizi paylaşabilirsiniz. Bunu güzel bir kafe de yapabileceğiniz gibi, sahilde denize kenarında ya da parkta çekirdek çıtlatırken de gerçekleştirebilirsiniz. Dolayısıyla “Aptal Kutu’ yu” bir kenara bırakın.
Buraya kadar anlattığımız bu 7 madde ile sizlere kısa da olsa, zamanı daha etkin ve verimli yönetmeniz için gerekli bir kaç ip ucu vermeye çalıştım. Anlatılanları düşündüğümüzde aslında her bireyin kendi zamanını yönetebileceğini, yönetmesi gerektiğini ifade edebiliriz. Dolayısıyla zamanı nasıl yöneteceğinizi en iyi siz bilebilirsiniz. Nitekim gündelik yaşantınızda yaptıklarınıza hakim olan, onlara ayrıdığınız zamanlarda esneklik yapabilecek olan tek kişi sizsiniz. Kendi kendinizin zaman planlayıcısı olmanızı öneririm. Tekrardan görüşünceye dek hepinize mutlu günler dilerim.